Istekleriniz Dersler Programlar Oyunlar Incelemeler Cover Şarkılar ve Dublajlar

21 Temmuz 2018 Cumartesi

♥ Nihahah!!! ♥


Herkese merhabalar efenim.İçimden yazı yazmak geldi ve yazıyorum.İlham perisinin hala bana geldiği yok.Güzel yazı içerikleri filan çıkaramıyorum.
Gelelim ben ne yapıyorum.Mezun olduğumdan bu yana (1 sene) iş bulamadım.İşkur'a da üye oldum ondan da bi cacık geldiği yok.İyicene iş konusunda salmış durumdayım.Çalışma konusunda hevesim kaçtı mı bilemiyorum.Diyeceksinizdir iş var senin aradığın yok.Olabilir belki de aramıyorumdur.Belki de çalışma konusunda korkuyorumdur bilemiyorum.İş hayatını daha doğru düzgün bilemiyorum.Şu zamana kadar okul için az bir süre için staj yaptım fakat bu bile gelişmemde öyle çok bir geliştirme yaşatmadı bana.Bilemiyorum.Belki de tembel birisiyimdir.Kasiyerlik yada satış elemanlarında alımlar var.Kim bilir belki ya kasiyer yada gratislerde watsonslarda satış elemanı olup çıkarım.

Bugün aynı zamanda DGS (Dikey Geçiş Sınavı)'na da girdim.Türkçe kısmı iyiydi genellikle paragraf vardı ki yaptım.Sorular anlayınca kolay.Yani kolaydı sorular.Hatam çıkar mı çıkabilir.52 sorunun içerisinde paragraf,boşluk tamamlama,hangisi cümleyi bozuyor yada hangisi baştan 3. olur gibi sorular vardı.Fakat 52.sorudan sonrasında türkçe mantık soruları vardı ki yapamadım.8 boşluk bıraktım.Anlamıyorum ben mantık filan.Sayısal yani matematiğe gelirsek 60 sorudan 4 soru yaptım :D Ağlanacak halime gülüyorum valla.Kardeşime üçgen açıları ile ilgili bir soru sordum ve doğru olduğunu öğrendim.Diğer 3 soru hakkında emin değilim.Matematik bilgim olsa yapardım ama yok işte.Sağolsun hocalar beni bok gibi yaptı.Hiçbir bok bilmiyorum ve bir başkası anlatsa dahi anlamıyorum.Kafama girmiyor.

DGS sınavı aslında kolay fakat gitmek isteyeceğiniz yerde okul 1 yada 2 kontejyan açıyor ve gitmek isteyenlerden sadece 2 yada 3 kişi alınıyor.Ben açıkçası kendimi kasmadım sınavda yüksek puan alayım diye.Hedefimde açıköğretim var ve açıköğretim bir bölüme 5000 kişi kontejyan açıyor.Açıköğretimin tek sıkıntısı hocanın ders anlatmayışı.Kitaplar elinize veriliyor ve siz çalışıyorsunuz.Gerçi benim gittiğim Kocaeli Üniversitesinde öyle ağım şağım bir ders işlenmiyordu.Veriyorlardı not onlara çalışıyorduk.Tabi ders anlatıyorlardı fakat kağıtlardakilerle aynıydı.Umarım puanım açıköğretim puanını yeterde kayıt olur ve 4 seneliğe tamamlarım eğitimimi.

Her soru çözüşümde de biraz sevindim çünkü paslanmamış beynim.

Gelelim bir diğer konuya diş teli mevzum.19 haziranda braketim çıktığı için gitmiştim dişçiye.O günde habersizim hiçbirşeyden telefonumda kontör bile yok arayamadım ailemi.Ortodonti demesin mi dişlerin inmiyor çekilecek.Diş çekimi olacak diye söylediğinde korkmadım aksine biliyordum.Çünkü demiştlerdi dişçiler bana.Sadece biraz tedirgin oldum.Nasıl birşey olduğunu bilmiyorum.Sordum hemen ortodontiye bu diş çekimi acıtır mı diye.Ortodonti de demesin mi korktun mu diye.Ulan ne korkucam ben sadece soruyorum.Daha önceden hiç çektirmemişim dişimi.Herneyse kolay bir diş çekimi olacağını çünkü dişlerin teller yüzünden hareket halinde olduğunu söyledi.Gittim başka bir odaya ve dişçi geldi başka.Dedim eliniz hafif mi.Dişçide dedi bilmiyorum göreceğiz şimdi.Oturdum dişçi koltuğuna.Ağzımın içerisine üst damağa anesteziyi enjekte ettiler.Sordu uyuştumu hissediyor musun? Dedim yok hissetmiyorum.Gerçekten de hissetmiyordum dilimle damağımı kontrol ettiğimde.Bir alet var ilk önce diş etini dişten yukarı doğru ittiriyor ardından aşağıya bastırıyor.Aşağı bastırma aşamasına geldi bir an ulan dişim acıdı tabi dayanacağım bir acıydı.Ahh dedim.Sonra pense gibi bir şeyle dışı tuttu.Garç gurç ses geliyor nasıl.Bi kemiği koparırsınız ya çıtırdı gelir aynı öyle.Sonunda diş bi çıktı.Sipsivri bir kökü var dişin.Bir tane daha çekti diş oda acıdı.Ağzım hep kan oldu.Neyse bir süre bekledim hemen dişlere tel taktı ortadonti.Gittim işte eve.Ağzım kan yutuyorum hep.Bide yüzüm uyuşuk.Anlattım işte diş çekildi filan.Annemle konuşuyordum bir braketim atmasın mı.Bu atan brakette hep atıyor bu tedavi sürecinde.Sol ön 2. kesici dişim hep braketi atıyor.Gitti yine koşa koşa ortodontiye.Dedim konuşurken çıktı.Dedi takmayacam başıma bela oldu bu braket çıkarıp attı.24 temmuzda da randevum var.21'i bugün,salı günü işte.2 hafta içerisinde önde olan köpek dişlerim indi tabi teki iyi bir şekilde indi.Oda sağ taraftaki köpek dişim.Ulan nasıl sevindim nasıl.Hergün bakıyorum değişimlere fakat sol taraftaki köpek dişim çok yavaş ilerliyor ve çok geriden geliyor sanki.Diş etimde de kızarıklık var sanki diş inmeye zorlanıyorda inemiyor.Bilemiyorum sol taraftaki dişime braket takması lazım yoksa ilerlemez.Bide keşke 2 ay beklemeseydide hemen ilk tedavide çekseydi diyorum dişlerimi kendi kendime.Üst dişlere takılı olan braketlere alıştım ama alttan da hem çekilecek diş hemde braket takılacak ne bok yiyeyecem bilemiyorum.Alışması biraz uzun zaman oluyor ve alt çenede olan braket ağrı yapıyor diyorlar.Şu ana kadar ağrım sızım olmadı üst çene braketlerde.Bazen dişlerim kaşınıyor kaşıyasım geliyor.Kiloda verdim.Oh mis! Yüzüm söndü.Bakalım salı günü muhtemelen alt çeneye başlanır yada başlanmaz.

Televizyonlarda haber izlemeyi seven ben şimdi soğumaya başladım.İnsanlarımız mutasyona mı uğruyorlar,cahiller mi yada çıldırıyorlar mı bilemiyorum.

Bu arada Devil May Cry'in 5.oyunu çıkacakmış.Fragmana baktım.Karekter tasarımları bok gibi.Güzelim yakışıklı Dante'yi dede Dante yapmışlar.

19 Temmuz 2018 Perşembe

♥ Prince Of Persia Sand of Time ♥


Herkese merhabalar efenim.Yeni bir yazıyla karşınızdayım efenim.Daha öncelerden yarım bırakmış olduğum ve şu sıralar bitirdiğim oyun olan Prince of Persia'nın ilk oyununu tanıtacağım.
Oyun biraz eski bir oyun ve Ubisoft tarafından yapılmış.Grafik ve konu bakımından da oldukça güzel.Oyun içi müzikler ise tam arap müziği :D Bu özelliklerini beğendim lakin oyun çok parkur üzerine kurulu be.Oynarken sıkıldım.Konu,müzik ve grafik enfes ama hep parkur hep parkur olunca sıkılıyorum.Belki de oyunlarda parkurları sevmiyorumdur.Oynanış bakımından ise tuşları öğrendiğiniz an zaten oyunu oynamak kolaylaşıyor.
Kısaca oyunun konusunu aşağıya bırakıyorum.

KONUSU


Oyunun hikâyesi 6. yüzyıl İran'ında geçmektedir.
İran'da bulunan Pers hükümdarı Shahraman, oğluyla beraber, Hint diyarındaki Azad ülkesine doğru sefere çıkar. Kendi kralına ihanet eden vezirin de yardımıyla başkentin ele geçirilip yağma edilmesinden sonra Shahraman, sarayın hazineleri arasında içi parlak kumlarla dolu olan devasa bir kum saati bulur. Saraya daha sonradan varan prensin, beraberinde tuhaf bir hançer de getirdiğini gören vezir, bu hançeri ondan almak ister. Fakat kral, oğlunu ilk savaş ganimetinden mahrum bırakmak istemeyerek bu isteği reddeder. Hançerin ve kumların özelliğini bilen vezir bu sefer prensi kandırır ve hançeri kullanarak kum saatini açmasını sağlar. Serbest kalan bu kumlar, sarayı yerle bir eder ve yayıldığı yerlerdeki canlıları korkunç kum canavarlarına çevirir. Bu felaketten prens hançeri, savaşta esir düşen Farah büyülü madalyonu ve vezir büyülü asasının yardımıyla kurtulur.
Bu olaydan sonra prens şehirden gitmenin bir yolunu ararken sihirli kum saatinin, birkaç canavarlaşmış akbaba tarafından merkezî bir kuleye taşındığını görür. Daha sonradan karşılaştığı Farah, ona vezirin planlarını anlatır ve vezir amacına ulaşmadan, yani kumları kullanarak ölümsüz olmadan önce onu durdurmak zorunda olduklarını söyler. Yıkıntılar arasından kuleye ulaşmaya çalıştıkları sırada prens ve Farah giderek yakınlaşırlar. Fakat prens; babasıyla birlikte gelip, Farah'nın ülkesini yıkmış, onun babasını ve insanlarını öldürmüş ve kendisini de esir etmiş olduğundan dolayı, Farah'nın kendisinden nefret ettiğini düşünmekte ve gördüğü rüyaların da etkisinde kalarak, Farah'ın kendisini kandırıp hançeri almaya çalıştığından şüphelenmektedir.
Nihayet kum saatinin bulunduğu kuleye ulaştıklarında prensin şüpheleri baskın çıkar ve tam hançerini kum saatine sokacakken tereddüt eder. Bu tereddüt de onlara pahalıya mal olur: Vezir onların bulunduğu odaya yetişir ve büyü yaparak ikisini de yıkıntıların arasındaki eski bir mezara fırlatır.
Mezarda Farah prense, sadece kendisinin bildiği bir söz söyler: "Kakulukia". Sonradan Farah ve prens mezarda birbirlerini kaybederler. Dolambaçlı yollardan geçerek nihayet Farah'ı bulan prens, bir gaflet ve huşu anı neticesinde uykuya daldığı sırada Farah, prensin hançerini ve kılıcını alır ve kumları saate geri doldurma görevini tek başına gerçekleştirmeye gider. Gitmeden önce de kumlardan etkilenmemesi için madalyonunu prense bırakır. Uyandıktan sonra vakit kaybetmeden kulenin yolunu tutan prens, kum saatinin bulunduğu odaya varır ve Farah'ı bir grup kum canavarıyla savaşırken görür. Fakat zamanında yetişemez ve Farah ölür. Öfke ve kederden gözü dönen prens, veziri yere serer ve hançerini kum saatine sokar. Böylelikle dağılan Zamanın Kumlarını kum saatine geri sokar, zaman geriye alnır. Böylelikle felaketler olmamış, şehir işgal edilmemiş, babası ve Farah ölmemiş olur. Ancak Zamanın Hançeri prenste olduğundan o geri almadan etkilenmez.
Daha sonra prens, işgalden önceki savaş kampında elinde hançerle uyanır. Yaşanacakları bildiğinden ordusundan önce gizlice saraya girer ve Farah'ın odasına ulaşır. Yaşananlar geri alındığından Farah onu hatırlamamaktadır. Prens ona yaşanacak her şeyi, yani oyunu anlatır, vezirin ihanetini haber verir. Hikâyesi biter bitmez vezir odaya girer, prensin bir Pers ajanı olduğunu söyleyerek Farah'ı ona karşı kışkırtmaya çalışır ve prense saldırır. Farah vezire durmasını söyler ancak vezir bunu reddeder.
Kısa süre sonra prens veziri öldürür. Farah, vezirin bir hain olduğunu görür, ama prense bunu anlatmak için neden fantastik bir hikâye uydurduğunu sorar. Prens, düş kırıklığına uğrar ve kendisini hatırlaması için Farah'ı öper. Fakat Farah, henüz prensi sevmemektedir. Prens utanır, Zamanın Hançeriyle zamanı son kez geri alır, ardından hançeri verir, hikâyeyi de uydurduğunu söyler. Ayrılmadan önce Farah teşekkür eder ve ismini sorar. Prens Farah'a önceden kendisine söylediği kelimeyi söyler. Farah şaşkına döner, prens balkondan atlayarak veda eder. Artık aşkını yalnızca zaman bilmektedir.



Kısa dedim ama bayağı bi uzun konu oldu :D Seriyi merak ettiğim için ilk oyunundan başlamıştım.Konusunu beğendim daha sonraki vakitlerde belki diğer oyunlarını da oynarım ve umarım diğer serilerinde de çok parkur yoktur.Yeniden oyunu oynar mıyın soruna gelirsek oynamam.Oynadım ve bu benim için yeterli.Bu arada ana karekteri yani prensi beğendim :D Komik ve aynı zamanda yakışıklı biri efenim😍 


Şimdi oyunu indirebileceğiniz site adreslerini vereceğim.
Aşağıdaki resme tıkladığınızda oyunu indirebilirsiniz.



Oyunu yukarıdaki siteden indirdim.Oyun içersinde crack filan yapmanıza gerek yok ve oyun GOG üzerinden verilmiş bir oyun.GOG sitesinden (herneyse bilmiyorum) oyunlarda genellikle oyunun dosyalarını bilgisayara yüklediğinizde oyunun wallpaper resimlerini,oyun içi müziklerini ve çeşitli resimlerin olduğu bir klasör daha geliyorki bu çok iyi oluyor.



Bir diğer indirme sitesi.Yukarıdaki resme tıklarsanız.Alternatif siteye gidersiniz.



Oyunu ben Türkçe yapıp oynadım.Aşağıdaki resme tıklarsanız da Türkçe yamanın olduğu sayfaya gidersiniz.


Oyunu ben 1.siteden indirdiğim için türkçe yama gereksinimi duydum. 2.indirme yerinde belki oyun Türkçe yamalıdır.



Eğer oyunun müziklerini indirmek isterseniz aşağıdaki resme tıklayabilirsiniz.



Şimdide birkaç oyun içi resim paylaşıyorum.







Bir sonraki yazımda görüşmek üzere efenim hoşçakalın :)

13 Temmuz 2018 Cuma

♥ Mafia 1 ♥


Herkese merhabalar efenim.Yeni bir yazıyla birlikte karşınızdayım.Bu sıralar oyun tanıtımları üzerine sitemde yazılar görüyorsunuz çoğunlukta.Başka konularda aklıma hiçbir şey gelmiyor ne yazık ki :D Herneyse efenim.Şimdi bu yazımdaki oyunumuza gelelim.Oyunun adı Mafia the city of lost heaven olarak geçsede biz mafia 1 olarak tanıyoruz.Mafia serisinin ilk oyunu oluyor kendisi.Mafia oyunun adından da anlaşıldığı üzere mafyaları konu alan bir oyun.Konusunu aşağıya koyuyorum.

KONUSU

Oyun, 1930 Sonbaharından 1938 yılına kadar olan bir dönemde ; New York ve Chicago'yu temel alarak oluşturulmuş, kayıp cennet olarak nitelenen şehirde geçmektedir. Oyunun ana karakteri olan Thomas (Tommy) Angelo, ilk başta sıradan bir taksi şoförü iken, istemeyerek de olsa Salieri'nin adamlarından biri olmuş ve beklenmedik bir şekilde bu organize suç örgütünde hızla yükselip, Salieri'ye Morello ile olan savaşında yardım etmiştir. Daha sonra yaşadığı hayattan kızını ve karısını kurtarmak isteyen Tommy ; hikâyesini Dedektif Norman'a anlatmış ve bunun karşılığında yeni bir kimlik ile yaşamak istemiştir.
Morello'nun adamlarından kaçan Don Salieri'nin üst düzey adamları Paulie ve Sam ; bir kaza sonucu yolda kalmış ve taksi şoförü olan Thomas Angelo'dan kendilerini kurtarmalarını istemiştir. Thomas'ın bunu başarması üzerine Salieri iş teklifinde bulunmuş ; fakat Thomas bunu kibarca reddetmiştir. Sonraki gün taksisi ile ekmek parası kazanmak için uğraşırken Morello'nun adamları tarafından saldırıya uğramış ve kendini kurtarması için Salieri'den yardım istemiştir. Akabinde Salieri'nin adamlarından biri olmuş ve kısa zamanda Salieri'nin en güvendiği isimlerin başlarında gelmiştir.
Daha sonra Tommy, Salieri'nin barında barmen olarak çalışan Luigi'nin kızı Sarah ile evlenmiş ve bu evlilikten bir kız çocuk sahibi olmuştur.
Yıllar ilerledikçe Salieri ve Morello arasındaki savaş büyümüş ve Salieri'nin 20 yıllık arkadaşı Frank, Salieri'yi satmıştır. Omerta(Mafya Kanunları)'ya göre Frank'ın ölmesi gerekmektedir ve bu emri Salieri,Tommy'nin uygulamasını istemiştir. Tommy havaalanında Frank'a Avrupa'ya gitmesi için izin vermiş ve bu da senaryonun en önemli anlarından birini teşkil etmiştir. Ayrıca bu olay Tommy'nin Salieri'ye olan sadakat eksikliğini gösteren ilk durum değildir, daha evvel de infaz etmesi gereken bir kadını Sarah'nın arkadaşı olması dolayısıyla azad etmiş gitmesine izin vermiştir, bu durum da son bölümde Sam tarafından vurgulanacak Tommy'nin fişinin çekilmek istenmesinin ana sebeplerinden biri olarak gösterilecektir...
Savaşın giderek şiddetlenmesi ile Salieri'nin emirleri daha da sertleşmiş ve Tommy'e şehrin milletvekilini doğum gününde bir gemide öldürme emrini vermesine neden olmuştur. Daha sonra Morello'nun kardeşi Sergio Morello Jr.'un ve nihayetinde Don Morello'nun infazları gerçekleşmiştir. Bu infazların hepsinde Tommy bulunmuş ve bu arada Don Salieri'ye düzenlenen bir suikasttan da Salieri'yi korumuştur.
Morello'nun ölümünden sonra şehrin tüm işletme gücü Salieri'ye geçmiş fakat Salieri bununla yetinmeyip uyuşturucu işine de girmek istemiştir. Bir iş sırasında Tommy ve Paulie Salieri tarafından kullanıldığını anlamış ve Paulie'nin daha önce teklif ettiği banka planını devreye sokmuşlardır.
Başarılı geçen soygundan sonra Paulie ve Tommy zenginlik rüyalarını gerçekleştirmiş olmanın tadını çıkarırken ; Salieri bu işi öğrenip yanına çekmeyi başardığı Sam'e ikisini de öldürme emri verir. Paulie'nin evinde kurşunlanarak ölmesinden sonra Sam ile müzede buluşan Tommy ; kendisine hazırlanan büyük suikasttan kurtulup Sam'i öldürür ve Dedektif Norman'a giderek Salieri aleyhine tanıklık edebileceğini söyler.
Dava sonucu Salieri idam edilmiş ve birçok adamı elektrikli sandalyeye oturtulmuştur. Tommy bir süre sonra Empire Bay şehrine taşınır ve yeni bir kimlik ile bir şirkette şoförlük yapmaya başlamıştır. Emekliliğin tadını çıkarttığı günlerde Tommy bahçesinde çimlerini sularken bir araç durur ve içinden inen iki kişi (Joe ve Vito bkz:Mafia 2) Tommy'yi eski adıyla (Bay Angelo) çağırır. Tommy evet karşılığını verdikten sonra Vito : Mr. Salieri sends his regards.(Bay Salieri saygılarını sunar) der ve Tommy'yi öldürür.
Not: Oyunun Omerta bölümüne başlamadan önce Tommy, Vincenzo'ya silah almaya gider ve Vincenzo Tommy'e Sawed Off Shotgun verir. Ardından Vincenzo, Tommy'e "Sicilyada biri bu silah ile öldürülürse ihanet etmesinden dolayı vurulduğunu herkes anlar..." der. Oyunun sonunda Thomas Angelo'nun da bu silah ile öldürülmesi güzel bir mesaj taşımaktadır...


Bu yazım diğer oyun yazılarım gibi uzun uzadıya olmayacak.Bu oyuna diğer oyunlar gibi kendimi veremedim.Sevdim mi sevmedim mi bilemiyorum fakat oyun hikayesinden bayağı bir etkilendiğimi söylemek isterim.Oyunun hikayesi güzel oyun grafiklerine de iyi diyebilirim ama oyunun oynayış stilini hiç mi hiç beğenmedim.Oyuna alışana kadar kaç kere öldüm.Çıldırdım oyunda çıldırdım.Bi bölümü geçmek için neredeyse 5-6 kere oynamışımdır.Tuşlara alışamadım.Yerdeki silahı bile almak için yere bakıp öyle almam gerekiyor ki düşman kişiler hemen beni öldürüyor hele polisler ulan hız yapıyorum hemen görüyorlar ceza kesmeye çalışıyorlar.Ama oyunun hikaye gidişatında ince detayına kadar herşeyi düşünmüşler o yönünden beğendim fakat oyunu oynarken ki özellikler tırt anlarsınız işte.Bir oyunu oynarken rahatlıkla klavye ve farede akması gerekir.Bu oyuna karşı sanırım nötrüm.Bir daha tekrar indiripte oynayacağımı sanmıyorum.Oyunu yeniden yaparlarsa grafikleri ve oynanışta bakımından belki o zaman çok sevebilirim.

Oyunu aşağıdaki resme tıklayarak indirebilirsiniz.


Oyunu indirdiğiniz zaman klasörü açtığınızda dosyalar bin şeklindeyse cue.dosyası yapacaksınız yoksa deamon tools dosyaları açmaz. Deamon tools dosyaları eğer açarsa aşağıdaki işlemleri yapmanıza gerek yok.


Bu denileni yaptıktan sonra dosyanızda aşağıdaki gibi gözükecek.


Cue uzantılı metin dosyalarının içi böyle gözükecek




Tekrardan bir aşağıdaki resme tıkladığınızda da alternatif yerden yine oyunu indirebilirsiniz.


Aşağıdaki resme tıklayarak oyunun türkçe yamasını indirebilirsiniz.


Şimdi de oyun içerisinden birkaç görüntü geliyor.





Oyun türkçe yamasıyla beraber kurtlar vadisine dönüyor :DD Kurtlar vadisinin müziği olunca insan sanki kendi ülkesinde olan mafyayı oynamış gibi oluyor sanki halbuki oyun amerikada geçiyor :D
Evet efenim yazımı burada yazımı sonlandırıyorum.Bir dahaki yazımda görüşmek üzere hoşçakalın.